Diyabet, kandaki şeker düzeyini dengeleyen insülin hormonunun; eksikliği veya yeterince
salgılanmasına rağmen, vücutta kullanılamaması sonucu oluşan kronik metabolizma bozukluğudur.
Diyabetin Tipleri
Tip 1 Diyabet
Tip 2 Diyabet
Tek Gen Hastalığına Bağlı Diyabet
Gebelik Diyabeti
Diğer Tipler
Genel olarak tip 1 ve tip 2 diyabet tanımlamaları kullanılır.
Tip 1 diyabet, genellikle erken yaşlarda başlar, tanıdan itibaren mutlaka insülin kullanılmasını gerektirir.
Tip 2 diyabet, genellikle daha ileri yaşlarda (35 yaş ve üzerinde) başlar. Ortaya
çıkışında sağlıksız yaşam biçimi davranışları ve aile öyküsünün etkili olduğu,
beslenme, fiziksel aktivite ve kan şekerini düzenleyici ilaçlar ile tedavi edilebilen bir
hastalıktır.
Gestasyonel Diabetes Mellitus (GDM; Gebelik Diyabeti)
Gebelik diyabeti, gebelerin %2-8’inde görülür. Gebelikte ortaya çıkan diyabet
şeklidir. Gebeliğin ikinci veya üçüncü trimesterinde ilk kez ortaya çıkan
glukoz intoleransı durumudur.
TİP 1 DİYABET
Tip 1 Diyabetin Belirtileri Nelerdir?
Tip 1 diyabeti olan kişilerde pankreas yeterli insülin üretemez. İnsülin eksikliği
nedeniyle dolaşımdaki şeker hücre içine giremez ve enerjiye dönüştürülemez.
Dolaşımdaki şekerin hücre içine girememesi kan şekerinin yükselmesine ve
böbreklerden süzülerek idrarla atılmasına neden olur. Şekerin idrara geçmesi idrarla
sıvı kaybına da neden olur ve bu kayıp karşılanmaz ise vücutta susuzluğa yol açar.
Halsizlik ve yorgunlukla birlikte diyabetin tipik belirtileri ortaya çıkar.
Belirti ve bulgular:
Sürekli susama hissi/ağız kuruluğu.
Çok su içme: İdrarla kaybedilen vücut suyunun eksikliğini gidermek için.
Sık sık ve bol miktarda idrara çıkma: Dolaşımdaki fazla şekeri vücuttan atmak için.
Gece idrara çıkma ve hatta yatağını ıslatma.
Sık yemek yeme: Besinler ile alınan şeker hücre içine geçemediğinden ve
enerji üretmek için kullanılamadığından açlık hissi olur. Başka bir deyişle varlık
içinde (yüksek kan şekeri) yokluk (açlık) çekilir. Bu da sık yemek yemeye yol
açar. Küçük yaştaki çocuklarda bu durum fark edilmeyebilir.
Kilo kaybı: Hücrelerin içine şeker giremediği için, vücut enerji üretmek için
kendi yağ ve proteinini yakmaya başlar. Yağ dokusu ve kas yıkımı nedeniyle kilo
kaybı olur.
Davranış değişikliği: Gece idrarını yapmak için çok sık uyanan kişi kaliteli bir
uyku uyuyamaz, ayrıca şeker yüksekliği de davranış değişikliklerine neden olur.
Diyabet belirtileri diyabetlilerin çoğunda bir aydan kısadır ve bu belirtiler fark
edilemediği zaman çocuklar genellikle diyabetik ketoasidoz denilen koma
halinde hastaneye gelirler. Ketoasidoz koması çok ciddi ve hayatı tehdit eden bir durumdur.
1.Diyabet ve Beslenme İlişkisi
Diyabet, bireyin yaşamında başta beslenme alışkanlıkları olmak üzere bazı değişiklikler yapmasını gerektiren bir durumdur. Sağlıklı beslenme diyabet tedavisinin temel taşlarından biridir. Kan şekerini esas olarak karbonhidrat içeren besinler oluşturur.
Diyabet, çocuk ve ergenlerin enerji ve besin ögeleri gereksinimlerini etkilemez.
Bir yandan yeterli ve dengeli beslenebilmek, diğer yandan kan şekerini dengede tutabilmek için öğünlerin düzenli olması ve atlanmaması gerekir. Besinlerin zamanında ve önerilen miktarlarda yenilmesi hipoglisemiyi ve hiperglisemiyi önler. Uzun aralıklarla düzensiz yemek yenmesi hipoglisemiye ve hiperglisemiye yol açar.
2.Ara Öğün Seçenekleri
Ara öğünde tüketilmesi önerilen standart bir besin veya yemek listesi yoktur. Çocuk ve ergenlerin beslenme alışkanlıkları değerlendirildikten sonra, hem ana öğün hem de ara öğün planı yapılmalı ve öneriler uygulanabilir olmalıdır.
Ara öğünlerde karbonhidrat içeren bir besin tüketilmesi birsonraki öğüne kadar gelişebilecek hipoglisemi riskini önler.
Ara öğünler derste olunması veya unutulması gibi nedenlerle atlanabilmekte veya açlık hissi oluşmadığı için miktarı azaltılabilmektedir. Kısa etkili insülin analoğu kullanan diyabetlilerde, ara öğün atlama veya miktarını azaltma hipoglisemiye neden olabildiği için çok sakıncalıdır.
Ayrıca ara öğün almamak bir sonraki ana öğüne çok aç başlanmasına ve gereğinden fazla yenmesine neden olacağı için hiperglisemi ve vücut ağırlığının artmasına neden olabilir.
Çocuk ve ergenler yanlarında-çantalarında, daima tüketebilecekleri uygun besinler bulundurmalıdır. Ara öğün denildiğinde akla abur-cuburlar, yağlı ve şekerli yiyecekler gelmemelidir. Bu tür besinleri tüketmek, hem kan şekerinin aşırı yükselmesine hem de vücut ağırlığında artışa neden olacaktır. Ara öğünlerde kek, bisküvi, çikolata ve gazlı içecekler yerine taze sebze-meyveler, küçük sandviçler, galeta, grisini ile süt, yoğurt, ayran gibi besinlerden seçilebilir.
3.Sıvı Tüketimi
Su başta olmak üzere, içecekler ve besinlerin içeriğinde bulunan görünür/görünmez su, “sıvı” olarak tanımlanır ve bireyin günlük sıvı gereksinimi, içtiği su ve içecekler ile yediği besinlerin içindeki su ile karşılanır.
Yediğimiz besinlerin sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınması, hücrelerde yaşam ve sağlık için gerekli biyokimyasal tepkilerin oluşması, metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve atılması, vücut ısısının denetiminin sağlanması için yeterli miktarda su tüketimi önemlidir. Yaş gruplarına göre değişmekle birlikte çocuklara günlük ortalama 8-10 su bardağı “su” önerilmektedir.
TİP 2 DİYABET
Diyabetin Belirtileri Diyabetin sık görülen başlıca klinik belirtileri; çok su içme, çok idrara çıkma, gece sık idrara çıkma, çok yemek yeme, ağırlık artışı veya zayıflama, bulanık görme, kadınlarda vajinal kaşıntı, halsizlik ve yorgunluktur.
Tip 2 Diyabet Risk Faktörleri
• Genetik yatkınlık: Birinci derece yakınlarında diyabet öyküsü olanlar,
• Kalp-damar hastalığı öyküsü olanlar,
• Fazla kilolu olanlar (özellikle karında yağ birikimi fazla olanlar; abdominal şişmanlık; elma
tipi şişmanlık),
• Yüksek tansiyonu olanlar,
• 4 kilonun üzerinde doğum yapmış anneler,
• Gebelikte diyabet tanısı konulanlar,
• Prediyabeti olanlar: açlık kan şekeri 100–125 mg/dl arasında ya da oral glukoz
tolerans testinde 2. saat kan glukoz düzeyi 140–199 mg/dl olanlar,
• Fiziksel aktivitesi az olanlar,
• Trigliserid düzeyi 250 mg/dl ve üzerinde ve/veya Yüksek Yoğunluklu Lipoprotein-Kolesterol
35 mg/dl ve altında olanlar,
• Sağlıksız beslenenler (karbonhidrat ve doymuş yağlardan zengin, posadan düşük beslenme)
• 45 yaş üstü olanlar,
• Polikistik Over Sendromu olan kadınlar, diyabete adaydır.
Sofra şekeri, bal, sıkılmış meyve suyu gibi, yapısında şeker bulunan veya şeker eklemek süreti ile elde edilen besinler (reçel, pekmez, marmelat, limonata, şeker ilaveli meyve suları, şeker ilaveli meşrubatlar, çikolata, dondurma ve tatlılar gibi), un ve undan yapılan besinler (ekmek, yufka, erişte, şehriye, makarna, vb. gibi), pirinç, bulgur, kuru baklagiller, patates, sebzeler, meyveler, yoğurt ve süt gibi besinler karbonhidrat içerir.
Öğünlerde gereksinim düzeyinde karbonhidrat alımının sağlanması ve bunun günden güne değişmeden benzer miktarlarda olması, tokluk kan şekeri kontrolünün sağlanması için önemlidir.
Karbonhidratlar kadar olmasa da proteinler ve yağların da kan şekeri üzerine etkileri vardır. Yağ ve protein içeriği yüksek olan bir öğünde, mide boşalma hızı yavaşlar ve böylelikle tokluk kan şekeri yükselmesini geciktirebilir.
Kan şekeri kontrolünün sağlanması için yüksek yağlı ve yüksek proteinli beslenme tarzının tercih edilmesi hem böbrek hasarına neden olabilir hem de hipoglisemi (kan şekerinin düşük olması) sıklığını artırabilir. Bu nedenle protein ve yağ içeren besinlerin bilinmesi ve tüketim miktarlarına dikkat edilmesi önemlidir.
Öğün Düzeni
Yeterli ve dengeli beslenebilmek, kan şekerini dengede tutabilmek için öğün düzenine dikkat edilmeli, öğün atlanmamalıdır.
Önerilen besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin, önerilen zamanda ve önerilen miktarlarda yenilmesi, hipoglisemiyi ve hiperglisemiyi önler. Uzun aralıklarla düzensiz yemek yenmesi, hipoglisemi ve hiperglisemiye (kan şekerinin yüksekliği) yol açar.
Kısa etkili insülin kullanan diyabetlilerin sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve akşam yemeği olarak üç ana öğün ve her ana öğünden 2.5-3 saat sonra da üç ara öğün olmak üzere toplam altı öğün beslenmeleri gerekir.
İnsülin tedavisi almayan tip 2 diyabetlilerin ana ve ara öğünler dahil olmak üzere günde 4-6 öğün beslenmesi ve düzenli olarak aynı saatlerde öğün alması önerilir.
Bir gün içinde yenilmesi gereken yiyecekleri gün boyunca yayarak sık ve az yemek yeme, öğün sonrası kan şekerinin daha az yükselmesini sağlar
. Öğünlerde yenilen yiyeceklerin porsiyon ölçüsünü azaltılarak küçük öğünler halinde yenilmesi, fazla enerji alınmasını önler ve açlığı kontrol altına alır, böylece hem kan şekeri kontrolü sağlanır hem de kilo alımı önlenir.